Sayfa Başına Dön

Otolog Yağ Enjeksiyonu ile Göğüs Büyütme ve Şekillendirme

Göğüs büyütme, göğüsteki yumuşak doku deformitelerinin düzeltimesi, göğüslerin yeniden şekillendirilmesi ve göğüs asimetrilerinde estetik cerrahi operasyonlar ve protezler kullanılmakta. Ancak son yıllarda yağ enjeksiyonları tek başına yada PRP ile kombine edilerek bu amaçlarla kullanılmaya başlandı. Özellikle göğüs protezlerinin çıkarılması sonrası göğüs estetiğinde ilk tercihlerden birisi haline gelmiştir.

İlk otolog(hastanın kendi dokusu)yağ transferleri 1893 yılında başlamış ve günümüzdede kadar yüz ve vücutta doku defromitelerinde yaygın olarak kullanılmaktadır. Yağ transferleri; hastanın kendi yağ dokusu kaynaklı olmasından dolayı transferindeki yüksek biyolojik uyum, vücudumuzda yaygın olarak bulunması, kısmen kolay alınması, özel bir işleme ihtiyaç duyulmaması, steril-kapalı sistemlerde yapıldığında son derce güvenilir olması nedenleri ile tüm dolgu uygulamlarında ön plana çıkmaktadır. Başlangıçta transfer edilen yağ dokusunun dokuda kalıcılığı tartışılmıştır. 1993 yılında yapılan bir çalışmada 3.5 mm den büyük yağ dokularının transfer edilmesi sonrası %60 oranında kaybolduğu gösterilmiştir(transfer edilen yağ doku partikülerinin ortasında başlayan nekroz ile). Sonraki çalışmalarda yağ dokusunun transferi sonrası kalıcılığının, yağ dokusunun alınma ve transfer tekniklerinde yapılacak dzüenlemeler ile %90 larar kadar olabileceği gösterilmiştir. Özellikle mikro yada nano fat tekniklerinin geliştirilmesi ile yağ doku greftlerinin boyutlarının küçültülmesi, uygulama alanına çok sayıda ancak az miktarlarda ve tüneller şeklinde uygulandığında daha fazla damarsal yapılar ile temasının sağlanması ile sonuçlar daha da yüz güldürücü olmuştur.

1 seans olarak yapılan yağ enjeksiyonu sonrası göğüslerde büyütme etkisi ancak 1 meme ölçüsü oranındadır. Dolayısı ile meme protezleri ile yapılan göğüs büyütmelerinin alternatif olarak bu uygulamadan bahsetmek yanlıştır. Ancak yağ enjeksiyonları 2-4 ay ara ile tekrarlanarak istenen göğüs ölçüleri elde edilebilmektedir. Yağ enjeksiyonu hafif göğüs büyütmede, meme asimetrilerinde, göğüs protezleri sonrası asimetrilerinde seçkin bir uygulamadır.

Meme büyütme amaçlı protezlerde göğüste özellikle göğüs uçlarında duyu his azalmaları-kayıpları, protezden meme dokusuna sızıntı, göğüs yüzeyinde dalgalanmalar, protezin dışarıdan görünür sınırları, protezin ömrü veya protez dışında oluşan fibröz kapsülün deride yaptığı istenmiz çekilmeler gibi estetik yan etkileri bulunmaktadır. Buna karşın yağ enjeksiyonlarında bunlar gelişmez. Ayrıca yağ enjeksiyonları hasta için sonradan yapılacak protez demosu özelliği de taşımaktadır. Bu nedenle sadece memede değil çene yada yüz protezlerinde yağ enjeksiyonları önce demo amaçlı kullanılabilmektedir.

Meme yağ transferi öncesi hastanın anatomik ve estetik olarak göğüs yapısı değerlendirilir. Uygulama öncesi hastadan US, mamografi tetkikleri gerekir ise MR istenmekte. Bunlar hastanın meme dokusunun takipleri için son derece önemlidir. Meme dokusu gerisinde bu yağ dokusunda transfer sonrasında gelişen ve mamografide görülebilecek değişimler önemlidir. Hastanın klinik ve estetik değerlendirmesi ve takibi için fotoğrafları alınmakta.

Başlangıçta göğüse yağ enjeksiyonları her bir göğüs için 80-150 ml ile sınırlı iken son yıllarda 300ml den daha fazla enjeksiyonlar yapılmaktadır. Sıklıkla düşük volümler ile başlanmakta ve 4-6 ay sonra isteğe bağlı olarak enjeksiyon volümleri arttırılmaktadır. Enjekte edilecek miktar önceden göğüsün değerlendirilmesinde belirlenmektedir. Bunun için hasta ayakta iken meme anatomik alanı meme başından geçen yatay ve dikey hat ile 4 kadrana bölünmektedir. Her kadranda volüm kayıpları değerlendirilir. Volüm kayıplarının daha fazla olması nedeni ile üst kadranlara daha volümlü ve öncelikli yağ enjeksiyonları yapılmaktadır.

Göğüslere yağ transferinde sıklıkla karın alt kısmındaki yağlar kullanılmakta. Bu alan yetersiz ise bel yanları, uyluk iç kısmı ve diz iç kısımlarındaki yağ dokusuda kullanılabilir. Buradaki yağ dokusu tümesent anestezi altında 10 ml lik şırıngalar ve özel kanüller ile liposakşın gibi toplanmakta.Sıklıkla 80-300 ml yağ dokusu alınmakta.

Liposakşın ile alınan bu doku kapal-steril koşullarda3 dakika 3000 rpm de santrifüjden geçirilir.

Daha sonra mikro yada nano partiküller ayrılarak PRP ile birleştirilmekte. Sonra enjeksiyon kanüllerine aktarılmakta. Bu kanüller transfer edilecek yağın yoğunluğuna göre 1.5-3 mm çaplarındadır.

Meme başından dikey ve yatay hatlarla belirlenen kadranlara kanüller ile yağ + PRP enjesiyonu tüneller şeklinde katman katman uygulanmakta. Uygulama göğüs duvarı önünde memenin altında yer alan normal yağ dokusu içerisine yapılmakta. Göğüs altına pektoral kas içerisine yada altına yağ enjeksiyonu estetik olarak çok iyi sonuç vermemektedir.

Yağ enjeksiyonları direkt deri altınada yapılabilmektedir.

Yağ enjekiyonu sonrası transfer edilen yağ dokusunun çevre dokular ile ideal teması için hafif kompresler ve garment -özel sütyenler giyilebilmektedir. Bu uygulama ayrıca yağ transferi sonrası ekimoz-morluk gelişimini de azaltmaktadır(bu kapalı kompresyon uygulaması lipo enjeksiyondan sonrası 2-3 günde sonrasına kadar devam edilmekte).

Yağ enjeksiyonu sonrası ödem nedeni ile 4-6 hafta istenilenden daha fazla meme boyutlarında düzelme olmakta daha sonra bu normale dönmektedir.

Memelerin estetik dolgunluğu dışında göğüsteki deformiteler içinde yağ enjeksiyonu yapılabilmekte.

Meme yağ enjeksiyonlarında en önemli ön bilgi göğüsün zamanla büyümeye devam edeceğidir. Yağ transferi sonrasında yağ dokusu protezde olduğu gibi sınırlanmaz. Yani zamanla yağ dokusu burada artabilir ve göğüs dokusu büyümeye devam edebilir. Bu hasta ile paylaşılmalıdır. Yağ dokusundaki bu artış özellikle obesite, gebelik ve emzirme dönemlerinde gelişebilmektedir.

Ayrıca uygulama alanında elle hissedilebilen nodüler birikimler-küçük sertlikler gelişebilmektedir. Bu istenmeyen yan etkiler yağ taransferi yapılan dokuda yetersiz iyileşme ve inflamasyon kaynaklıdır. PRP nin son yıllarda yağ transferinde kullanılması bu istemeyen yan etkileri önemli ölçüde azaltmıştır.Yağ enjeksiyonlarında yağ dokusu içerisine heparin, kalsiyum, tiroid hormon, bezafibrate, vitamin E, albümin ve insulin konularak çalışmalar yapılmıştır. Bunlardan sadece albumin gibi osmotik katkıların yağ hücrelerinin hücre duvarının stabilitesini arttırdığı gösterilmiştir. Diğerlerinde klinik alışmalar fayda yönünde bir sonuç vermemektedir. PRP ise içeriğindeki büyüme faktörleri ile yağ enjeksiyonlarında son derece önemlidir. Yağ dokusuna PRP eklenmesi yağ dokusunda volüm azalmasını metabolik aktiviteyi azaltarak sınırlandırmakta. Ayrıca PRP yağ grefti içerisindeki mezenşimal kök hücrelerinin ve adiposit öncül hücrelerin yağ dokusuna dönüşümünü sağlamaktadır.