Sayfa Başına Dön

Dolgu Maddesi Uygulamalarında İstenmeyen Yan Etkiler

Her yaşta kadın ve erkek estetik, kozmetik ve moda sektörünün hızlı ve sürekli bir değişim isteğinin baskısı altında. Hızla büyüyen bu ekonomik pazar sosyokültürel değerleri hızla değiştirirken kuralsız kullandığı sosyal iletişim araçları, ikonları, reklamları ve markaları ile kolayca bizleri yönlendirmektedir. “İş ile sosyal hayatımızda başarılı ve mutlu olmak için daha genç, çekici, güzel bir yüz ile vücuda sahip olmalıyız.” Artık önemli olan eğitim ve kültürel birikimler ve başarılar değil önce güzellik. Bu düşünce ve istekler yoğun desteklenirken cerrahi yada cerrahi olmayan estetik çözümler hızla artmaktadır. Sayıları ve çeşitliliği hızla artan botox, dolgu maddeleri, kozmetk ürünler ve lazer platformları gibi. 2012 Amerikan Estetik Plastik Cerrahi Birliğinin verilerine baktığımızda 2011 yılından sonra cerrahi olmayan estetik uygulamalarda hızlı bir artış gözlenmekte. Her şeyde olduğu gibi istatistik veriler tam olmadığı için ülkemizde bu rakamları vermek zor ancak sayların farklı olmadığını bilmekteyiz.

Amerikan Estetik ve Plastik Cerrahi Birliğinin 2012 verilerine göre Dolgu Uygulamaları Botulinum Uygulamaları sonrasında 1.5 milyon hasta uygulaması ile en sık tercih edilen medikal estetik uygulamasıdır. 2012 yılında 160 dan fazla onamlı dolgu maddesi ve bunları üreten 50 firma bulunmaktadır. Günümüzde bu sayının 5 e katlanmış olduğunu görmekteyiz.

Dolgu maddeleri adından da anlaşılacağı gibi uygulandığı dokuya volüm kazandırılması için kullanılmaktadır. Yanak ve çene dolgunlaştırma, göz yaşı deformitesinin düzeltilmesi, ince çizgilerin ve derin kırışıklıkların giderilmesi, burun estetiği, yüzün orta kısmının yeniden şekillendirilmesi, dudak dolgunlaştırılması, el üstü ve dekolte alanının gençleştirilmesi, göğüs ve basene volüm verilmesi, deride çökme yapan yara izlerinin düzeltilmesi ile yüz asimetrilerinde kullanılmaktadır.

Dolgu maddeleri içerikleri ile uygulandıkları dokuda sadece volüm etkisi yada deride yeni kollajen yapımını uyaracak biyositimülan etki göstermektedir yada her ikisinide yapmaktadır.

İdeal bir dolgu; güvenilir, etkin, kolay uygulanabilir olmalıdır. Uygun saklanma koşullarında uzun sure korunabilmeli ve uzun sure uygulandığı dokuda güvenle kalabilmelidir. Etkin olmasından kasıt uygulandığı dokuda istenilen volüme verebilmelidir. Güvenli dolgu maddesinden kasıt ise dolgunun allerjik, karsinojenik yada teratojenik olmaması ve uygulandığı dokuda yer değiştirmiyor olması gerekmektedir. Dolgu maddesinin doku ile uyumlu olması uygulama sonrasında vücutta sistemik ve kalıcı bir reaksiyona neden olamaması gerekmektedir. İstenmeyen yan etkileri minimal ve kısa süreli olmalıdır.

Kullanılan dolgu ürünleri FDA, TÜV, CE ve Sağlık Bakanlığının onaylı ürünleri olmalıdır.

Dolgu maddeleri uygulamalar konusunda deneyimli bir uzman doktor tarafından uygulanmalıdır.

Uygulama sonrası hastaya uygulama alanları, kullanılan dolgu, dolgunun LOT ve barkodunu, uygulama sonrası erken ve geç yan etkileri içeren bir epikriz verilmesi gerekmektedir. Bu aynı alana dolgu tekrarında yada daha sonra yapılacak lazer, estetik, cerrahi ve benzer uygulamaları öncesi son derece önemlidir.

Günümüzde kullanılan dolgu maddeleri uygulama alanında uzun süre kalabilmektedir. Hastanın başka sağlık problemleri nedeni ile uygulama alanında yapılacak MR, PET, US yada BT gibi görüntüleme yöntemlerinde bu dolgu maddelerinin görünmesi doğaldır. Radyoloji uzmanının değerlendirme sırasında bunu bilmesi son derece önemlidir. Tanısal yada yanlış değerlendirmeleri önlemek adına dolgu uygulama epikrizi son derece önemlidir.

Kalsiyun hidroksiapeti içeren dolgunun PET taramasında görünür olması yanlış tanılara neden olabilmektedir.

Dolgu maddelerinin uygulanabilirliği arttıkça komplikasyonlar ve yan etkilerde artmaktadır.

Dolgu uygulamalarında amacın sağlanması, hasta memnuniyetini arttırması, komplikasyon riskinin en aza indirilmesi için farklı özellik, uygulama tekniği, riskleri olan dolguları maddelerini yakından tanımak, klinik deneyim sahibi olmak ve dolguların uygulanma sınırlarını bilmek son derce önemlidir.

Uygulanabilirliği FDA tarafından onaylanmış bir çok dolgu maddesi türleri kullanılmaktadır.

Dolgu maddeleri dokuya uygulandıklarında dokuda kalabilir yada doku tarafından parçalanabilir. Buna dolgunun biyolojik çözülme yeteneği denilmektedir.

Biyolojik olarak çözülebilme yeteneklerine göre dolgular;

Biyolojik olarak çözülebilen dolgu maddeleri; Kollajen ve Hyaluronikasit ( HA) gibi

Biyolojik olarak çözülemeyen dolgu maddeleri; Poliakrilamit, Polimetilmetakrilat(PMMA) ve silikon gibi

Biyolojik olarak çözülebilen dolgu maddeleri içerisinde dünyada en yaygın kullanılanı hyaluronik asit dolgulardır.

Hyaluronk asitler moleküler yapılarında çapraz bağlanma oranı, konsantrasyon ve parçacık boyutuna bağlı olarak biyolojik çözülebilme oraanları azalmakta buda dokuda 6-18 aya kadar süren etkinlik sağlamaktadır.

Hyaluronik asitler dokulara uygulandıklarında homojen ağ yapısı ile hem kohezivite (yapışkan) hemde elastik bir doku oluşturur. Bu yetenekleri elastik modülü G’ ve kohesivite indeksi Ns ile gösterilmektedir. Kohevizite dolgunun dolgu yeteneğini elastik modülü ise lift-dokuları germe etkisi göstermektedir.

Ayrıca hyaluronik asit in konsantrasyon ve partikül büyüklüğü hacim verme yeteneğini, hyalorunik asit molekülleri arasındaki çapraz bağ vizkozite, elastikiyet ve dokudaki yıkımını sağlayan hyalüronidaz direncini gösterir( buda dokuda kalma süresini belirlemektedir.) Dolgunun lidokain içerip içermediği önemlidir. Ayrıca moleküler 3 boyutlu yapısı dokuya uygulandığında şekillendirme yeteneğini göstermektedir.

Hyaluronik asitler günümüzde geliştirilirken daha fazla çapraz bağlı moleküler yapıları ile dokularda daha uzun sure kalmayı ve kulara daha dolgunluk verme yeteneklerinin arttırılması hedeflenmektedir. Ancak bu özellikleri uygulanan dokuda haha fazla istenmeyen komplikasyonlar ve yan etkilere yol açmaktadır.